Zaim, perdeye bu kez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en ünlü “dolandırıcısı” Mustafa Serttaş’ın -namı diğer “Tavuri” yani “Şeytan”- hikâyesini yansıtıyor.
ZAİM’DEN İZLER
Zaim “Tavuri”de, sekiz yaşından beri tanıdığı Serttaş’ın odağında suç, suça bağımlılık, toplum, özgürlük ve aile yapısı konularını işliyor. Serttaş’ı sekiz yaşından beri tanıyan Zaim, belgesel filmini “merhametin keşif süreci” olarak adlandırıyor. Zaim’in yaşamını yitiren annesi Ruhsar Zaimağaoğlu’nu da birkaç sahnede izlediğimiz belgeselde Serttaş’ın yaşamının son beş yılını görüyoruz.
‘HAKİKATE DAHA YAKIN OLMAK’
“Tavuri hapishaneden çıktıktan sonra yeni bir hayat başlatmayı başarabilecek midir, yoksa yavaşça kendi sonunu mu hazırlayacaktır” sorusuyla yola çıkan Derviş Zaim’le, basım gösteriminin ardından sekiz yıllık bir çalışmanın ürünü “Tavuri”yi konuştuk.
Belgeselin bazı kısımlarında Tavuri’nin dolandırıcılık yaptığı anlara şahit oluyoruz. Gerçek miydi o görüntüler?
Hayır, onlar kurmaca. Bir tek o kısımlar kurmaca. Çünkü suça ortak olmamamız gerekiyor.
Tavuri’nin yaşamını kurmaca bir anlatımla değil de bir belgeselle anlatmayı niçin tercih ettiniz?
Hakikatle ilgili. Bir kere kendisi hayattaydı ve onunla birlikte beraber yürümenin bana getireceği çok daha başka katkılar olacağını düşündüm. Kurmaca yapmak yerine, hakikate daha yakın olma ihtimali olan bir şeyin daha değerli, daha derin bir şey olabileceğini düşündüğüm için bu yola girdim.
“Umudum kötülüğün içinde saklı kalmış iyiliği bulmak” diyorsunuz belgeselde. Tavuri ile geçen bu süre içerisinde bulabildiniz mi?
Tavuri’de yoktu. Tavuri’de bunun bulunma ihtimalinin düşük olduğunu gördükten sonra film zaten merhametin keşfi üzerinden ilerlemeye başladı. Buralarda, başka bir yerde umudun arayışının söz konusu olduğunu söylememiz mümkün.
İyiliği bulma umudunu hâlâ aramaya devam ediyorsunuz yani.
Elbette tabii. Sadece o insanın kendisine dair değil, bizim ya da başkalarının o insana karşı umut besleyip besleyemeyeceği konusu da eş derecede önemli bir husustur. Merhametin keşfedilmesi belki de insanlığı kurtaracak önemli konulardan bir tanesidir. Bu anlamda filmin cümlesinin de buralarda olduğunu söyleyebiliriz.
HAPİSHANEDEN SAHNELER
İlk hırsızlığını bir lokantadan “kurufasulye” çalarak yapan “Tavuri”, bu erken deneyimini kendi deyimi ile bir “tutku” haline getirmiş. Kaldı ki cezaevinden tahliye olduktan sonra kardeşinin “Bu işlerden uzak dur” uyarısına bile “Devam edeceğim. Enayi olmasınlar akıllı olsunlar. Enayi kalmayana kadar devam edeceğim” diyor. Hayattayken hükümlü olarak yattığı Lefkoşa Merkezi Cezaevi’ni bile farklı zamanlarda iki kez dolandıran Tavuri’nin yaşamının bir kesiminin anlatıldığı belgeselin çekimlerinin bazı sahneleri Serttaş hapiste iken Lefkoşa Merkezi Cezaevi’nde yapılmış.