Besni Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

KİT’te Sessizlik, Belediyede Belirsizlik! Taşeron İşçilere Kadro Ne Zaman Gelecek?

Günümüz Türkiye’sinde emeğin kıymetinden bahsederken bir ironiyle karşı karşıyayız: Taşeron işçiliği kaldırdığını iddia eden siyasi irade, aslında bu sistemi başka başlıklar altında yeniden üretmiştir. Bir yanda KİT’lerde çalışan ama kadroya ...

Günümüz Türkiye’sinde Emeğin Kıymeti ve Taşeron İşçiliği Üzerine

Günümüz Türkiye’sinde emeğin kıymetinden bahsederken bir ironiyle karşı karşıyayız: Taşeron işçiliği kaldırdığını iddia eden siyasi irade, aslında bu sistemi başka başlıklar altında yeniden üretmiştir. Bir yanda KİT’lerde çalışan ama kadroya alınmayan binlerce emekçi, diğer yanda belediye şirketlerine geçirilen ama kadrolu kabul edilmeyen çalışanlar. Ortak noktaları ne mi? Sistemin dışına itilmiş olmaları. İktidarın geçmişte verdiği kadro sözü aslında emekçileri oyalamanın siyasi biçimidir.

Kamu İktisadi Teşebbüslerinde (KİT) yıllardır görev yapan işçilere verilen “kadro sözü”, artık bir vaat değil, bir muamma haline geldi. Defalarca miting kürsülerinden dillendirilen bu vaat, seçimden seçime hatırlanan bir “vaat rutini”ne dönüştü. Bu insanların hayatlarını ipotek altına alan belirsizlik hali, sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir yıkım sürecine dönüştü. “Hepsine kadro verdik, bizden bir şey beklemeyin” gibi cümlelerle, hak arayan işçiye sitem edilir hale gelindi. Hâlbuki bekledikleri bir lütuf değil, yıllardır alın teri döktükleri işler için anayasal haktı.

KİT ve Belediye Şirketleri (BİT) Arasındaki Paralel Yapı

Belediyelerde ise bambaşka bir tablo var. 696 sayılı KHK ile işçilere “kadro geliyor” denildi ama bu kadro belediyelerin iştiraki olan şirketlere geçiş olarak uygulandı. İşçiye “artık taşeron değilsin” denildi ama hakları taşeron işçiden farksız kaldı. Hukuken işçi statüsü değiştirilmiş gibi gösterildi ancak fiiliyatta statü aynen devam etti. Hatta bazı belediyelerde, işe alımlar ve işten çıkarmalar artık siyasi referanslara bağlandı. Bu uygulamalar ne sosyal hukuk devletine yakışır ne de sosyal adalet ilkesine. Kimi belediyelerde aynı işi yapan iki personel arasında ücret, izin ve sosyal haklar konusunda uçurumlar oluştu. Kadrolularla aynı sorumluluğu taşıyan şirket işçileri, adeta gölgede çalışıyor. Kamunun asli işlerini yapanlar, “şirket çalışanı” gibi gösteriliyor. Oysa ortada fiili bir kadro var ama hukuki güvence yok.

Hem KİT işçileri hem de belediye şirket çalışanları için sorun aslında ortaktır: Siyasi irade, çözmek yerine ötelemeyi tercih ediyor. Muhalefet milletvekilleri tarafından Meclis kürsüsünden defalarca KİT ve BİT mağdurları dile getirildi. Ama tüm bu çağrılar, yukarıdan aşağıya bir sessizlik duvarına çarpıyor.

Bu mesele, artık sadece bir işçilik meselesi değildir; aynı zamanda bir adalet, liyakat ve sosyal vicdan meselesi olmuştur.

Taşeronluk Bir Sistemdir. Şirket İsmiyle Değil, Emeğin Karşılığıyla Ölçülür

Bugün adı “şirket”, yarın adı “hizmet alımı” olan bu düzen, taşeronluğun sadece kılık değiştirmiş halidir. Emeğin karşılığını gerçek anlamda vermeyen, güvence sunmayan, hakları keyfiyete bağlayan her yapı, hangi isim altında olursa olsun, taşeron sistemidir. Onun için Belediyelerde çalışan işçilere bugün tahsis edildiği iddia edilen kadro özde değil sözde kadrodur.

Bir kamu hastanesinde çalışan temizlik görevlisinin, bir belediye garajında görev yapan şoförün ya da bir KİT’te yıllardır mesai yapan bir teknisyenin; tek isteği var: “Devletin işini yapıyorsam, devletin kadrosunda olayım.” Bu kadar net, bu kadar haklı bir talep nasıl olur da bu kadar görmezden gelinir?

Emekçinin İradesi Masaya Davet Edilmeden Çözülemez!

Bu sorun sadece iktidarın değil, aynı zamanda muhalefetin ve sendikaların da sınavıdır. Bugün birçok belediyeleri yöneten muhalefet partilerinde bu konuda gerekli adımları derhal atması gerekmektedir. Bazı sendikalarsa sözüm ona emeğin yanındalar ama ellerindeki yetkiyi kullanmıyorlar. Ya susuyor ya da koltuklarının rahatı bozulmasın diye üç maymunu oynuyorlar.

Oysa çözüm çok açık: Belediye şirket işçileri doğrudan kamu işçisi sayılmalı, KİT çalışanlarına ise defalarca iktidar tarafından söz verilmelerine rağmen yerine getirilmeyen kadroları verilmelidir. Tabi tüm bunlar bir gece yarısı KHK’sıyla değil, Meclis iradesiyle olmalıdır. Çünkü geçici çözümler, yeni mağduriyetleri doğurur. Kalıcı çözüm ise toplumsal uzlaşıyla olur. İşçiyle, sendikayla, akademiyle, halkla birlikte olur.

Suskunluğun Sonu Yoktur!

Eğer bugün bu adaletsizliğe susarsak, yarın bir gün başka adaletsizliklere susmak zorunda kalırız. Kadrosuz bırakılan işçi, aslında bir sistemin eksik parçası değil, sistemin ta kendisidir. Ve bu sistem, sessizliğe değil, adalete muhtaçtır. Bugün bu işçi kesiminin haklı mücadelesinde yeteri kadar seslerini çıkaramamaları tamamen işten atılma korkularıdır. Kamu idaresi olan işverenlerine yapmış oldukları her demokratik eylem karşısında işten atılma sopasına maruz kalmaktadırlar. Emekçinin gölgesinde siyaset yapanlar değil, emeğin bizzat kendisini gözetenler tarihe iz bırakır.

Taşeron İşçilik Ne Zaman Son Bulacak?

2018 tarihinde taşeron işçilik sistemiyle ilgili düzenlemeler yapılsa da bugün hala bu sistemin sonlanmadığını ve hatta yeni mağduriyetler oluşturduğunu açıkça görmekteyiz. Esasen taşeron işçilik sistemi 21. Yüzyılın insanlık ayıbı, köleliğin günümüze uyarlanmış halidir. Taşeron işçilik sistemini iktidar unutsa da, unuttursa da bizler unutmayacağız. Vermiş olduğu tüm sözleri bu yazı vesilesiyle hatırlatmış olalım. Hatta muhalefet siyasilerine de iktidarın sözünü hatırlatmış olalım. Önümüzde muhtemel bir erken seçimde miting meydanlarında siyasilerin vazgeçilmez vaatlerinden bir olacaktır. Bu seçim bir fırsat gelin hep birlikte bu çözüme katkıda bulunalım. Bu arada sendikalar sizlerde kulağınızın üstüne yatmayın! Asli ve vazgeçilmez görevinizi hatırlayın artık. Tabi ki sözüm sarı sendikalara.

Unutulmamalıdır ki emeğin gücü, sermayenin de siyasi iradenin de üstündedir.